Sosyal Medya

Güncel

Rafsancani’nin İran’ı - Dr. İsmail Sarı

Son dönemde ‘Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Başkanlığı’nı yürüten eski Cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani’nin 8 Ocak Pazar günü kalp krizine bağlı ani ölümü İran’daki iç siyasal tartışmaları bir kez daha Türkiye gündemine taşıdı.



BilindiÄŸi gibi dini lideri (Rehber) seçen Uzmanlar Meclisi’nin üyesi de olan Rafsancani mevcut CumhurbaÅŸkanı Ruhani’nin destekçisiydi. Rafsancani, reformistlerin hamisi ve ılımlı muhafazakârların manevi lideri olarak görülüyordu. 2009 yılındaki CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde sistemin desteklediÄŸi Mahmud Ahmedinejad’a karşı reformist aday Mir Hüseyin Musevi’yi destekleyen Rafsancani ÅŸaibeli seçimler sonrasında çıkan olaylarda muhafazakârların uyguladığı baskıları eleÅŸtirerek onlarla arasındaki ayrılığı belirginleÅŸtirdi.
 
Radikal muhafazakârlarla ters düşen Rafsancani’nin ölümü, sistem içinde reformcu ve ılımlı kanadı temsil eden Ruhani ve ekibine güç kaybettirecektir. Ancak, bu durum 5 ay sonra yapılacak CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde Ruhani’nin tekrar seçilme ihtimalini ortadan kaldıracak boyutta deÄŸildir. Belki ikinci dönemde yapmayı düşündüğü daha yapısal reformları sekteye uÄŸratabilir. Ancak burada ÅŸu soruyu sormak gerekir: Ä°ran’ın mevcut rejimi içerisinde kalınarak ne kadar reform yapılabilir? Sanırım bu noktada reformculara yüklenen aşırı beklentiyi de sorgulamak gerekir. Zira Rafsancani gibi ılımlı muhafazakâr bir devlet adamına bile gösterilen teveccüh, Ä°ran’daki halk-iktidar iliÅŸkilerine dair sorgulamaları daha önemli hale getirmektedir.
 
KUTSAL Ä°KTÄ°DAR
 
Schulze’nin ifade ettiÄŸi gibi her ulus kutsal ulustur. Ä°ran bu fikrin en iyi örneklerinden biridir. Zira siyasal iktidar kutsallık kaynaklarını araç olarak kullanmakta mahirdir. Böylece kendi gücüne, toplumun itiraz edemeyeceÄŸi aÅŸkın bir boyut katmaktadır. Ä°ran’daki mevcut siyasal rejim çifte meÅŸruiyet diyebileceÄŸimiz bir yapıya dayanmaktadır. Bu çift baÅŸlı yapıda Rehber dinî, CumhurbaÅŸkanı ise toplumsal meÅŸruiyeti temsil eder. Fakat bu ikisi arasında eÅŸitlik yoktur, aÅŸkın olan üstündür. Ä°ran’da iktidarın kutsallıkla birlikte kullandığı diÄŸer araç korkudur. Siyasal iktidar elindeki iktidarı kaybetme korkusunu topluma baÅŸka korkular yayarak aÅŸmaya çalışır. DiÄŸer yandan kendisini de korkulan bir aygıt haline getirir ve korku ile toplum üzerinde bir iktidar yaratma yolunu seçer.  Bunun somutlaÅŸmış adı “baskı”dır. Ä°ran’da devlet, ideolojik aygıtları ve iktidar mekanizmaları ile bir toplum inÅŸasına yönelir ve bunu kamusal alanın -aile, medya, dinsel organizasyonlar, eÄŸitim sistemi gibi- tüm mekânlarında hissettirir.
 
Rafsancani hâkim sınıfın içinde olduğu halde hem içeride hem dışarıda değişim gerekliliğini savunan ilk isimlerden biriydi. Ancak onun da sisteme muhalefeti ve reform talebi sınırlıydı.
 
Bugün Ä°ran’da totaliter bir rejim vardır. Oysaki bir ütopya olan devrim, ideal bir yönetim öngörüyordu. 1979 Devrimi’nin temelindeki “adalet ve özgürlük” söylemi Ä°ran’da bir türlü gerçekleÅŸtirilemedi. Adil gelir sisteminin saÄŸlanamaması ve Batı karşıtlığının halka olumsuz yansıması, halk içinde rejime karşı kuÅŸkuların artmasına neden olmaktadır. Tüm ütopyaların sonu gibi o da statükocu, katı bir siyasal yapı ve bu yapıyı korumaya çalışan hâkim bir sınıf ortaya çıkardı. Rafsancani ise bu hâkim sınıfın içinde olduÄŸu halde hem içeride hem dışarıda deÄŸiÅŸim gerekliliÄŸini savunan ilk isimlerden biriydi. Ancak onun da sisteme muhalefeti ve reform talebi sınırlıydı. Zira Ä°ran’da gerek “usulgereyan/muhafazakâr” gerekse “ıslahtaleban/reformcular” olsun, hepsi, farklı eÄŸilimli sistem-içi kadrolardır, iktidarın iki yüzünü oluÅŸtururlar. Muhalefet ise bunların dışında kalanlardır ya da sistem içi muhalefete eklemlenmek zorunda olanlardır. Ä°ktidar, ülkeyi yöneten güç merkezleri; muhalefet ise mevcut düzeni-yapıyı-sistemi eleÅŸtiren ve eleÅŸtirmekle kalmayıp sorunsallaÅŸtıranlardır. Ä°ran’daki muhalefetin rejim karşıtı bir söylemle hayatta kalamayacağı düşünüldüğünde muhalif kesimlerin rejime aykırı fikirleri olsa bile rejim yanlısı söylem kullanması normaldir.
 
Muhalifler Ä°ran’da dinin ve devletin birbiriyle ayrılmaz bir bağı olduÄŸu düşüncesine karşı çıkmaktadırlar. Muhalif entelektüeller, 1990’lardan itibaren Ä°ran’daki bu temel ilkeye meydan okudular. Abdülkerim Surûş, Muhsin Kedîver ve Müctehid Åžebusterî, devletin ve dinin bu kimliÄŸini reddeden en önemli entelektüellerdir. Bu entelektüellerin hepsi aynı düşünceyi paylaÅŸmaktadırlar: Devlet yönetimine dinin müdahalesi fikrini reddetme! Ä°ran entelektüel muhalefetine göre, iktidar kurulu düzeni kalıcı kılmak amacıyla Ä°slâm’ı araç gibi kullanmaktadır. Ä°slâm kimliÄŸini pratiÄŸin merkezine koymak, sadece bir kavramsallaÅŸtırma ve istenilen durumu kurgulamaktan ibarettir. Çünkü tartışılan hedefler Ä°slâm’ı aÅŸmakta, geride bıraktığımız son yüzyılın farklı ideolojik eÄŸilimlerini temsil etmektedir. Böyle bir tutum, siyasal olanı dinîleÅŸtirmemekte, aksine dinî olanı siyasallaÅŸtırmaktadır.
 
8 YILLIK CUMHURBAÅžKANLIÄžI
 
Tam da bu noktada sormak gerekir ki, pragmatist kiÅŸiliÄŸiyle tanınan Rafsancani kendi CumhurbaÅŸkanlığı döneminde (1989-1997) neleri deÄŸiÅŸtirdi, neleri baÅŸaramadı? Bu sorunun içeri bakan yönüne verilecek cevap, “çok ÅŸeyi deÄŸil” olacaktır. Dışarı bakan yönüne bakıldığında ise Rafsancani’nin 1989’da CumhurbaÅŸkanı seçilmesi ile birlikte Ä°ran uluslararası sistemle yeniden entegrasyonu hedefleyen bir yapılanma sürecine girdiÄŸini söyleyebiliriz. Bu dönem (1989-1997), Humeyni’nin “ne DoÄŸu ne Batı” yaklaşımından “hem Güney hem Kuzey” yaklaşımına geçildiÄŸi bir dönem oldu. 
 
Bu dönemde Rafsancani Ä°ran-Irak Savaşı’nın (1980-88) bitimiyle bölgedeki Arap ülkelerine kalıcı bir iÅŸbirliÄŸi, ekonomik ve siyasi iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesini önerdi. Ä°ran’ın Körfez’de polislik yapmak gibi bir niyetinin olmadığını ilan ederek bölgede istikrar ve güvenliÄŸin ancak iÅŸbirliÄŸi ile mümkün olabileceÄŸini ifade etti. Ancak 2 AÄŸustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i iÅŸgali bölge için bir dönüm noktası oldu. ABD’nin Irak’a müdahalesiyle 500 bin Amerikan askeri Ä°ran’ın yanı başına gelmiÅŸ oldu. Körfez Savaşı sonrası da devam eden Amerikan askeri varlığı ve bu dönemde ABD ile Körfez ülkeleri arasında yapılan ikili güvenlik anlaÅŸmaları Ä°ran’ı oldukça rahatsız etti. Ayrıca, Irak’ta Ä°ran’ı doÄŸrudan ilgilendiren Kürt ve Åžii ayaklanmaları meydana geldi. Bölge, baÅŸka sebepleri de olmakla birlikte, günümüze kadar devam eden bir istikrarsızlık dönemine girdi.
 
1991 sonunda Sovyetler BirliÄŸi’nin dağılması ise Rafsancani döneminin Ä°ran’ı için hem memnuniyet hem de endiÅŸe kaynağı oldu. Ä°ran, Sovyetler gibi büyük bir tehlikeden kurtulurken diÄŸer taraftan sınırlarında belirsiz bir jeopolitik çevreyle karşılaÅŸtı. Rafsancani bu dönemde Rusya ile ikili iliÅŸkilerini geliÅŸtirmeyi tercih etti. Ancak, 1992 başından 1993 ortasına kadar Rus dış politikası, Amerika ve Avrupa ile iliÅŸkilerini öne çıkararak Ä°ran’a mesafeli davrandı. Bu kısmen Ä°ran kaynaklı bir Ä°slami fundamentalizm korkusuyla, kısmen de ABD ve Avrupa ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek isteyen Rusya’nın Ä°ran’ın Batı’daki olumsuz imajı nedeniyle özellikle Amerika’yı gücendirmeme çabasıyla iliÅŸkiliydi. 1993 sonundan itibaren Avrasya’ya ya da diÄŸer bir deyiÅŸle yakın çevreye öncelik veren ve bu bölgede Rusya’nın üstünlüğünü devam ettirmesi gerektiÄŸini savunan “Yeni Avrasyacı” görüş, Rus dış politikasında etkili olmaya baÅŸladı. Rusya’nın bölgeye dönüş yaptığı bu ikinci dönemde, Batı’ya kırgın Rusya ile Batı’ya kızgın Ä°ran’ın dış politika çıkarlarının örtüştüğünü görüyoruz. Ä°lerleyen süreçte Ä°ran ile Rusya arasındaki ikili iliÅŸkiler daha da geliÅŸtirilmiÅŸtir.
 
‘Ä°kinci Cumhuriyet’ dönemi olarak da adlandırılan Rafsancani döneminde Ä°ran, çatışmacı ideolojik söylemlerin yumuÅŸadığı, daha uzlaÅŸmacı reformist/pragmatik bir dış politika izlemeye baÅŸladı.
 
“Ä°kinci Cumhuriyet” dönemi olarak da adlandırılan Rafsancani döneminde Ä°ran, çatışmacı ideolojik söylemlerin yumuÅŸadığı, daha uzlaÅŸmacı reformist/pragmatik bir dış politika izlemeye baÅŸladı. Humeyni sonrası Rafsancani’nin reformist dış politikası, ticari hacmin arttırılmasını ve baÅŸta Körfez ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri ile diplomatik diyaloÄŸun geliÅŸtirilmesini amaçlıyordu. Rafsancani dönemi Ä°ran dış politikası, Irak’la yaÅŸanan sekiz yıllık savaÅŸtan kaynaklanan sıkıntıları aÅŸmak, yaÅŸanan izolasyon tecrübesi nedeniyle de dış dünya ile diplomatik iliÅŸkileri geliÅŸtirmek ÅŸeklinde özetlenebilir.
 
Sonuç olarak, Rafsancani; uzun yıllar Ä°ran siyasetinde önemli roller oynamış, halkıyla barışık bir devlet adamı olarak saygıyla anılacaktır. Reformcular ise önemli bir destekçilerini kaybetmiÅŸtir. 2017 Mayıs ayında yapılacak CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri Rafsancani’nin Ä°ran siyasetindeki rolünün daha iyi anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası olacaktır.
 
KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.